Suat Özçağdaş'tan YKS Sonuçlarına İlişkin Açıklama: "Çeyrek Yüzyıldır Ülkeyi Yöneten AK Parti’nin Eğitim Anlayışının İflasıdır"

21.07.2025

CHP Genel Başkan Yardımcısı Suat Özçağdaş, Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) sonuçlarını değerlendirirken, "Temel Yeterlilik Testi (TYT), Alan Yeterlilik Testi (AYT) oturumunda matematik ve fen bilimleri testlerinde doğru cevapların son derece düşük olduğunu gösteriyor. Son sınıfta okuyan, henüz yeni mezun olmuş öğrencilerin bile matematik testi ortalaması 40 soruda 6,6. Fen bilimlerinde 20 soruda 4,6. Akıl almaz bir şey. Bu bir faciadır. Bu, çeyrek yüzyıldır ülkeyi yöneten AK Parti’nin eğitim anlayışının iflasıdır" dedi.

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Milli Eğitim Gölge Bakanı Suat Özçağdaş, Gölge Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Armağan Erdoğan ile birlikte partisinin genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında 2025 YKS sonuçlarını değerlendirdi.

Yaklaşık 2,5 milyon genç ve ailelerini ilgilendiren sınav sonuçlarının 19 Temmuz Cumartesi açıklandığını anımsatan Özçağdaş, sınava hazırlanan çocukları ve çocuklarıyla birlikte "neredeyse sınava giren" ailelerini tebrik etti.

Türkiye'de üniversitelere girişin 1974'ten bu yana merkezi bir sistemle yapıldığını anlatan Özçağdaş, şöyle konuştu:

"Çok büyük sorunların yaşandığı, çok büyük haksızlıkların olduğu yıllar oldu. Bu yıl LGS ile tartıştığımız işler geçmişte üniversitelerle ilgili oldu. Bugün hala devam eden AKP iktidarı döneminde açık haksızlıklarla üniversite öğrencileri karşı karşıya kaldı. Bu iktidar o dönem el ele, kol kola yürüdüğü FETÖ'cülerle birlikte öğrencilerin geleceğini çalmaktan, sorunu görmezden gelmekten vazgeçmedi. Ne zaman ki yollar ayrıldı, o zamanki sırlar ortalığa döküldü.

"GEÇEN YILA GÖRE YKS'YE BAŞVURANLARIN SAYISINDA DÜŞME EĞİLİMİ VAR”

Üniversite sınavları hem seçme hem yerleştirme için yapılıyor. Bu yıl seçme sınavının sonuçlarına baktığımızda aslında tüm eğitim sistemine ayna tuttuğunu görüyoruz. 19 milyon öğrencimiz üniversite döneminin öncesindeki bir sınıfta eğitim yaşamını sürdürüyor. Üniversitelerimizde de 7 milyona yakın öğrencimiz var. Dolayısıyla öğretmenleri ve akademik personeli de kattığınızda 27 milyondan fazla yurttaşımız her gün eğitimle ilgili bir alanda emek harcıyor. Daha iyi bir gelecek için, daha mutlu bir yaşam için alın teri döküyorlar. Maalesef ortaya koymuş olduğumuz sistem, bu sınavların sonuçları da bir kez daha gösterdiği gibi başarılı sonuçlar üretmiyor.

Bu yıl başvuran aday sayısı 2 milyon 560 bindi. Geçen yıl bu rakam 3 milyon 120 bindi. Burada ilk gördüğümüz şey geçen yıla göre YKS'ye başvuranların sayısında düşme eğilimidir. Yaklaşık 600 binden fazla insan sınava katılmamıştır, katılmamayı tercih etmiştir. Bunun sebebinin ne olduğunun araştırılması günlük tartışmalardan, demeçlerden, siyasi itiş kakışlardan daha önemlidir. Bu, öğrencilerimiz tarafından eğitimin kendilerine yeterince fayda sağlamadığını düşünmelerinin mi sonucudur, yoksa bir sürü emek, zaman, para harcayıp dört yıllarını boşa mı geçirdiklerini düşünmektedirler? Bunlar birbiriyle bir türlü çalışamayan, asla bir araya gelmeyen, aynı iktidarın atadığı insanlar olmalarına rağmen tek bir toplantıda bile sonuç üretemeyen Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) ve YÖK'ün çalışma alanına giren konulardır."

"MATEMATİK TESTİ ORTALAMASI 40 SORUDA 6,6 DOĞRU”

Özçağdaş, 209 bin kişinin sınava başvurduğu halde girmediğini, adayların içinde lise son sınıfta okuyanların sayısının 825 bin; mezun olup tekrar sınava girenlerin ise 1,5 milyon olduğuna işaret ederek, "Demek ki öğrencilerimiz mezun olduktan sonra da defalarca bu sınava girmek durumunda kalıyorlar" dedi.

"Asıl facianın sınav sonuçlarında olduğunu" söyleyen Özçağdaş, şunları kaydetti:

"Temel Yeterlilik Testi (TYT), Alan Yeterlilik Testi (AYT) oturumunda matematik ve fen bilimleri testlerinde doğru cevapların son derece düşük olduğunu gösteriyor. Şöyle ki son sınıfta okuyan, henüz yeni mezun olmuş öğrencilerin bile matematik testi ortalaması 40 soruda 6,6. Fen bilimlerinde 20 soruda 4,6. Akıl almaz bir şey. 12 yıl zorunlu eğitim, ki şimdi bunu azaltmayı düşünüyorlar, günün sonunda geliyor, dönüyor, dolaşıyor 40 soruda 6,6; fen bilimlerine 20 soruda 4,6. Daha korkuncunu söyleyeyim, temel matematikte hiç doğru cevabı olmayanlar yüzde 13. 1 ya da 2 yanlışı olanları da kattığınız zaman yüzde 39. Yani sınava giren 10 kişiden 4'ü 2 ya da daha az doğru cevap vermiş. Bu bir faciadır. Bu, çeyrek yüzyıldır ülkeyi yöneten AK Parti’nin eğitim anlayışının iflasıdır. Aynı şey AYT'de yüzde 32’dir. Fen bilimlerinde daha da kötüdür. Fen bilimleri TYT'de 2 ve daha az doğrusu olanlar yüzde 43’tür. Peki Türkçede durum nedir? 40 soruda, son sınıflar arasında doğru ortalaması olanlar 21,7’dir. Çocuklarımız okuduklarının ancak yarısını anlamakta ve cevap verebilmektedir."

"NE MEB NE YÖK DERT EDİYOR”

Özçağdaş, "bir ülkenin eğitim sisteminin nereye geldiğini bundan daha iyi gösterebilecek bir sonuç olmadığını" belirterek, durumun 12 yıllık zorunlu eğitim süresince öğrencilerin temel becerilerinin yeterince gelişmediğini ya da sınavın bu becerileri iyi ölçmediğini gösterdiğini ifade etti.

"Ama her iki koşulda da ne MEB ne de YÖK bunu dert ediyor" diyen Özçağdaş, sınavla ilgili bazı sivil kurumların ve rehber öğretmenlerin bu konularda MEB ve YÖK'ten daha fazla çalıştıklarını kaydetti.

Özçağdaş, "Bu sistemde, yarıştırmak için elemek için 12 yıl boyunca mutsuz ettiğimiz; spordan, sanattan, entelektüel uğraşlardan, takım çalışmasından, eğlenceden, hayattan kopardığımız çocukların döne dolaşa yarısına yakını anlamlı bir matematik sorusu bile çözememektedir, kendi dillerindeki soruların yarısına cevap verememektedir" dedi.

"ÇOCUKLARIN ÇOK BÜYÜK KISMININ OKUDUĞUNU ANLAYAMIYOR OLMASINI NASIL AÇIKLAYACAKSINIZ?”

Matematikte, fen bilimlerinde, Türkçede başarılı olunamaması sonucunda temel bilimler ve teknoloji temelli alanların tercihinin azalacağını, tercih edilseler bile başarının gelmeyeceğini ifade eden Özçağdaş, "Bu bölümler tercih edilmediğine göre ciddi bir sıçrama yapmaya ihtiyacı olan Türkiyemizin bilimsel gelişmeleri, ekonomik ve toplumsal kalkınmayı, üretimi nasıl sağlayacağı konusunda eğitim sisteminin büsbütün sorgulanmasını gerektirmektedir" dedi.

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'in Türk çocuklarının Uluslararası Matematik Olimpiyatları’nda ilk 10'a girmesi, Avrupa'da da 2'nci olmasıyla övündüğünü anlatan Özçağdaş, "Bu olimpiyatlara katılan çocuklarımızı tebrik ediyorum. Avrupa'da 2'nci, dünyada 10’uncu. Bu bize ne gösteriyor? Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün söylediği; ‘Türk öğün, çalış, güven.’ Demek ki bu ülkedeki yurttaşlarımızın, çocuklarımızın ciddi bir potansiyeli var ki bunların bir kısmı gidiyorlar, olimpiyatlarda büyük başarı sağlıyorlar. Peki aynı ülkede çocukların çok büyük bir kısmının okuduğunu anlayamıyor olması, temel bir matematik sorusunu çözemiyor olmasını nasıl açıklayacaksınız? İşte mesele tam da budur." diye konuştu.

"NİTELİKLİ EĞİTİM AKP TÜRKİYE'SİNDE SATIN ALINIR BİR HALE GELMİŞTİR”

Özçağdaş, TYT'de 400 puan ve üstü alan aday sayısının "sadece" 44 bin 193 olduğuna işaret ederek, şunları kaydetti:

"Yani adayların yüzde 1,9’u. Sistem sadece yüzde 1, yüzde 2, yüzde 3 yaratmaktadır. Geri kalanları başarısız, mutsuz, umutsuz hale getirmektedir ve bu her geçen yıl gerilemektedir. 2024 yılında, bir yıl önce 74 bin 365; yani yüzde 2,6’ydı. Bir yılda 1,9’a geriledi. Bir başka sorun, puanlar arasında yüksek standart sapmalar vardır. Dolayısıyla bu başarı farklılarının açıldığı görülmektedir. Bu durum sosyoekonomik koşulların ve imkanların eğitime yansımasını ortaya koymaktadır. Eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanamadığını ve sosyoekonomik eşitsizliklerin yeniden üretildiğini ortaya koymaktadır. Genç nüfusun yaşamlarındaki uzun yıllarını sınava odaklanarak geçirdikleri halde hem öğrenciler, adaylar, aileler bakımından bireysel düzeyde hem de toplumsal olarak kaynakların verimsiz olarak kullanıldığının göstergesidir. Kamusal eğitim imkanları yetersiz olduğu için hane halkı harcamaları, dünyanın en üst seviyede olan ülkelerinden biri Türkiye'dir. Nitelikli eğitim AKP Türkiye'sinde satın alınır bir hale gelmiştir. Eğer paranız varsa bu hizmeti satın alabilirsiniz. Bugün özel okulların bir yıllık ücreti, çok değil, büyük ekonomist Tayyip Erdoğan ekonomiyi tarumar etmeden önce bir ev parasına dönmüştür. Bir ev alabileceğiniz parayla bugün çocuklarınızı bir yıl özel okulda okutabilir hale gelmiş bir ülkeden bahsediyoruz. Her alanda; ekonomik alanda, eğitim alanında, siyasal alanda, hukuk alanında çökmüş bir sistemden bahsediyoruz.

"CHP BELEDİYELERİ, EĞİTİM ALANINDAKİ BÜYÜK ÇÖKÜŞÜ TELAFİ ETMEYE ÇALIŞMAKTADIRLAR”

İşte bu nedenle CHP belediyeleri, ‘açılmaz’ denilen yurtları açarak, ‘verilmez’ denilen bursları vererek, ‘yapılmaz’ denilen sosyal etkinlikleri yaparak, ‘gerçekleştirilemez’ denilen yardımları gerçekleştirerek eğitim alanındaki büyük çöküşü telafi etmeye çalışmaktadırlar. İktidarın buna cevabı: ‘Yurt açmışsın, açtırtmam. Kredi vermişsin, verdirtmem. Yardım yapmışsın, yaptırtmam. Kreş açıyormuşsun, açtırmam’ zihniyetidir. Maalesef ülkede iyi olan her şeye düşman olan bu iktidar, CHP belediyelerinin eğitim alanında yaptığı çalışmaları da engellemek dışında bir marifete sahip değildir. Bu yıl 30 Temmuz-11 Ağustos arasında tercihler yapılacak ve yerleştirmeler gerçekleştirilecek. Biz de ona dair değerlendirmelerimizi ağustos ayı sizlerle paylaşacağız. Peki geçen yıl neydi? Elimizde bir veri seti var. 2024 yılında bir yükseköğretim programına yerleşen adayların profiline baktığımızda yüzde 35,5’ini yani, 1/3’ünün ilk defa girenlerden oluştuğunu görüyoruz. İlk defa girenler, yani yeni mezun olanlar sadece üçte bir olabilmişler. Yüzde 41,3’ü önceki yıllarda yerleşememiş olanlar, yüzde 10’u bir programa yerleşmiş ama herhangi bir sebeple yeni bir programa kaydolmak isteyenler, yine yüzde 10’a yakını bir yüksek öğretim programını bitirmiş ve fakat yeniden üniversite okumaya karar vermiş öğrencilerden oluşmaktadır.

"SENSİN BU MEZUNLARI VEREN YUSUF TEKİN, SENİN TARTIŞMAN GEREKEN ZORUNLU EĞİTİM Mİ?”

Bu rakamların her biri yıllarca eğitim sisteminde olan genç insanların hayatlarını üniversiteye yerleşmek etrafında şekillendirdiğini göstermektedir. 2024 yılında puanı hesaplanan son sınıf düzeyindeki neredeyse her iki adaydan biri tercih yapmamıştır. Anadolu liselerinde sınava giren, puanı hesaplanan öğrencilerden yüzde 40’ı bir tercih yapmamıştır. Özel liseler ve fen liselerinden yüzde 40’ı sınava girmiş, puan almış, tercih yapmıyor. Diğer okul türlerini de eklediğimizde neredeyse her iki adaydan biri okulu yeni bitirmiş, bilgileri taze, sınava girmiş, puan almış, tercih yapmamış. MEB makamını işgal eden zat, YÖK Başkanlığını, oturduğu yeri işgal eden ama milletvekillerine randevu bile vermeyen zat; ‘Bu nedir’ diye soruyor musunuz kendinize? Yeni mezunların yarısı tercih bile yapmıyor Türkiye'de. Üçte biri kaydolabiliyor. Peki bunlar neden yapmıyorlar? Neden tekrar tekrar sınava giriyorlar? Peki ne kadarı yurt dışında eğitime gitmek istiyor? Bunlar eğitimin sorması gereken sorular değil mi? Bunlar eğitimin sorunları değil mi Sayın Yusuf Tekin? Sensin bu mezunları veren. Şimdi senin tartışman gereken zorunlu eğitim mi? Sen 12 yıl eğitim verdikten sonra iki doğru yaptıramıyorsun. İki matematik sorusu çözdüremeyen bir bakansın. Senin sorman gereken bu değil mi?

"TÜRKİYE'NİN İYİ LİSELERİNDEN MEZUN ÖĞRENCİLERİNE ‘GİDERLERSE GİTSİNLER’ DENEMEZ"

Türkiye'nin iyi liselerinden mezun öğrencilerine ‘Giderlerse gitsinler’ denemez. AK Parti’nin Genel Başkanı, bugün ülkenin okumuş yazmışlarından, entelektüellerinden nefret ediyor olabilir. Doktorlarına, mühendislerine ‘Giderlerse gitsinler’ diyebilir. Ama bizim bu ülke olarak bu parlak yurttaşlarımıza ihtiyacımız var. Bu iyi yetişmiş insanlarımıza ihtiyacımız var. Biz onun kadar rahat olamayız. Biz onun gibi bir şehit cenazesine elimizi koyup nutuk çekemeyiz. Biz onun gibi de giden doktorların arkasından bakıp ‘Giderlerse gitsinler’ diyemeyiz. Bizde Recep Tayyip Erdoğan rahatlığı yok. Bizde Yusuf Tekin gamsızlığı yok. Bizde Erol Özvar sağırlığı yok. Biz bu ülkenin geleceğini düşünmekle mükellefiz. Biz bu ülkenin kurucu partisiyiz. Biz bu ülkenin geleceğiyiz. Düşünmek durumundayız. Bu kısır döngü artarak devam ediyor. Her yıl üniversiteye başvuranların ancak üçte biri bir programa yerleşiyor. Üniversiteye yerleşenler barınma, yurt, burs, ulaşım, güvenlik, akademik kalite, sosyokültürel imkanlar gibi birçok sorunla karşı karşıya. Aileler 'Keşke çocuğum üniversiteyi kazanmasa, kazanırsa nasıl okutacağım?' diye dertleniyor. Öyle ya, emekli maaşlarını 16 bin lirada tutarsa, asgari ücrete zam yapmamakla övünürsen insanlar açlık sınırının altından maaşlarla hayatta kalmaya çalışırsa doğal olarak üniversiteye başvuranların sayısı da düşer. 'Çocuğum kazanmasa daha mı iyi, kazanırsa nasıl okutacağım?' diyen aileler de olur.

Üniversiteye giren öğrencilerin sadece dörtte biri için devlet yurdu var Türkiye'de. Çünkü bu ülkeyi yönetenler bu ülkenin çocuklarının, tarikatların, cemaatlerin yurtlarına mahkum olmasını istiyorlar da ondan. Oralarda okusunlar, tacize uğramışlar, tecavüze uğramışlar, intihar etmek zorunda kalmışlar, baskıya uğramışlar hiç umurlarında değil çünkü. Yurtlara ek yatak atarak nefes alınamaz odalar haline getirince yurt sorununu çözdüklerini zannediyorlar. Böyle bir iş bilmezdik.

"O 45 LİRACIK BİR BUÇUK ÇEYREK ALTIN ALIYORDU"

Peki burslar, krediler... Recep Tayyip Erdoğan diyor ki; 'Biz iktidar olduğumuzda 45 liracıktı burslar.' Kendisi her şeyi unutma becerisine sahip olduğu için toplumun da öyle olduğunu zannediyor. Bülent Ecevit 45 liracık veriyormuş. O 45 liracık bir buçuk çeyrek altın alıyordu. Altın hesabını sevmiyorlar. AK Partililer ya da MHP'liler saray iktidarı altınları yalnızca kendileri için seviyorlar. Hesap altın üzerinden olduğu zaman çok bozuluyorlar. O zaman altın üzerinden hesap vermeyelim. 255 simit alıyormuş o zaman. Oldu mu şimdi? 2025'te üç bin lira verdiğiniz, çok övündüğünüz bu burçlar 150 simit alıyor.

Altına dönersek bir buçuk çeyrek altından bir gram altın bile alınamaz hale gelmiş. Ama buzdolabının bu ülkeye kendisi tarafından getirildiğini zanneden zat doğal olarak bu hesapları da takip etmiyor. Binbir zorlukla mezun olanlar iş bulamıyorlar. Mülakatları kaldıracağız diyerek söz verilenler mülakatlarda eleniyorlar, ağlatılıyorlar. İstihdam göstergelerine baktığımız zaman Türkiye'de lisans mezunlarının kayıtlı istihdam oranı 2023 yılında yüzde 75. Yani dört kişiden biri lisansı bitiriyor ama işsiz. İşe girdiyse de asgari ücretin hali ortada. İş yerinde mobbinge, görev yükseltmelerinde partizanca muamelelere maruz kalıyorlar. Kentlerde bizzat bu iktidar eliyle yaratılmış göçmen sorununun da tetiklediği büyük bir barınma kriziyle karşı karşıya kalıyorlar. İktidar bunların konuşulmasını istemiyor. Ama gençler ve aileleri bunları her gün yaşamaya devam ediyorlar. Bunun sonunda nitelikli bir göç yaşanmaya devam ediyor.

"ÖSYM BAŞKANI SİZE SORUYORUM; BU SINAVLARA ADAYLAR HANGİ KOŞULLARA GÖRE ALINMAKTADIR?"

Bugünlerde bir başka gelişme daha var biliyorsunuz. ÖSYM 1974'ten beri merkezi sınavları yapıyor demiştim. Ama maalesef şeffaflıktan uzak çalışıyor. Bu hafta sonu YKS'de mağduriyet yaşayan ve bunu belgeleyen bazı adaylar için TYT ve AYT'de eş değerlik sınavları yapıldı. Bazen sınavlarımızda bir çocuğumuz örneğin heyecandan ya da bir başka sağlık sorunundan bir fenalık geçirebiliyor. Bu doğal olarak o sınıftaki herkesin zamanla yarışıldığı için ritmini bozuyor. Tabii bir yıl kaybetmemeleri lazım. Bunun da yapılması lazım. Bu çocuklarımızın kendileriyle ilgili olmayan bir durum nedeniyle bunun acısını çekmemeleri lazım ya da sağlık sorunu yaşayan bir çocuğumuzun bir fırsatı daha olması lazım. Burada hiçbir sorun yok. Ama asıl sorun şu; hiçbir şeyi duymayan Erol Özvar ÖSYM Başkanı, şimdi size soruyorum; bu sınavlara adaylar hangi koşullara göre alınmaktadır? Bu adayların sınava alınmasına kimler karar vermektedir? Eşdeğer sorular nasıl belirlenmektedir? Bu yıl il bazında ve toplamda kaç kişi bu sınava alınmıştır? Bunların her birisine şeffaf bir biçimde cevap verilmesi gerekir. Bu sınavlara kimler nasıl girmeyi hak etmektedir, Türkiye bunu merak etmektedir, bunu konuşmaktadır. Bütün bu sınavları, yapılanları LGS'de yaşanan rezillikleri, YKS'deki yapısal sorunları Türkiye'nin çağdaş bir perspektifle eğitim bilimleri açısından tartışmasına ihtiyacımız var. Bu basın toplantısı bunun için gerçekleştirildi ama burada tamamlanamaz."

ARMAĞAN ERDOĞAN'IN DEĞERLENDİRMESİ

Armağan Erdoğan ise özetle şunları söyledi:

"Biz dünyadaki en büyük yükseköğretim sistemlerinden birisiyiz ve bunu nitelikli hale getirmemiz gerekiyor. Yapısal, yasal, yönetsel ve uygulama bakımından yükseköğretimde çok büyük sorunlar var. Bunların hepsine dair bizim çözüm önerilerimiz hazır. Mesela yükseköğretime giriş konusunda yetkinlikleri çok boyutlu olarak ölçen bir giriş sistemi tasarlanması gerektiğini düşünüyoruz. Barınma imkanlarının devlet gözetiminde yeterli, rahat, kaliteli ve ulaşılabilir hale gelmesini istiyoruz. Kredi ve burs imkanlarının öğrencilerin yaşam giderlerini karşılayacak miktarda olması ve şeffaf bir değerlendirmeye tabi tutulması gerektiğini düşünüyoruz. Mezunların istihdam edilebilirlikleri başta olmak üzere kariyer süreçlerinin desteklenmesi ve takip edilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Sonuç olarak biz CHP olarak eğitimin bilimsel veriler ışığında sistematik, bütüncül, çağın ihtiyaçlarına, ülkenin ihtiyaçlarına uygun bir planlama ile yürütülmesini planlıyoruz. Bunun için çalışmalarımızı son aşama diye getirmiş durumdayız."


Benzer Haberler